Bu yazı Kahramanmaraş’ta çoğunlukla Dulkadiroğlu ilçesi ve ardından şehrin geri kalanı boyunca yaptığım 2 günlük saha gezisinden çıkardığım gözlemlerimi ve çıkarımlarımı içerecektir.

Depremin ardından 2. yılını geçiren Kahramanmaraş

Kahramanmaraş’a üst ölçekten bakıldığında şehrin çeperindeki ilçeler dışında, şehrin merkezini tam ortadan ayıran iki ilçeyi rahatça görebiliyoruz. Bunlar refah ve nüfus bakımından daha gelişmiş olan Onikişubat ilçesi ile bu nitelikler bakımından daha az gelişmiş ve depremden en çok etkilenen yerleri içeren Dulkadiroğlu ilçeleri. Sanayi bölgeleri ve üniversiteler de şehrin çeperinde konumlanmış.

Belediye tarafından aldığımız bilgiye göre depremde zarar gören yapıların çoğu Dulkadiroğlu’ndaydı. Depremlerin ardından nüfusunda azalma yaşayan Kahramanmaraş, turizm ve kültürel miras konularında da önemli ölçüde zarar görmüş durumda.

Depremde yaşanan zararın sebeplerini uzun uzadıya bu yazıda anlatmayı düşünmüyorum. -Daha önce yazmış olduğum “6 Şubat Depremlerinin 2. Yılında Türkiye’de İnşaat Sektörü” adlı yazıma bakabilirsiniz- Kısaca özetlemem gerekirse: zemin farklılıkları, yanlış tasarım/tasarımın hiç olmaması ve kötü işçilik başlıklarını sayabilirim.

Kentin morfolojisi

Kahramanmaraş Kalesi’ni referans noktası olarak aldığımızda kentin kuzeybatı tarafında yüksek katlı ve geniş yollar içeren ışınsal tarzda bir yapılaşma gözlemlerken kalenin doğusunda ve güneyinde kalan bölgelerde bir kısmı organik olarak, kalan kısımları da bir çeşit ızgara sistemi ile oluşmuş, az katlı ve çoğu sıvasız konut yığınları ile karşılaşmak mümkün. Kalenin yakın çevresi ve kalenin kendisi de tam bir karmaşa içinde.

Kahramanmaraş Kalesi’nden çevreye bakış. 2025. (Fotoğraf: Tolga Almalı)

Depremde gördüğü zarardan ötürü Kahramanmaraş Kalesi, şehirdeki belki de en önemli odak noktalarından biri olmasına rağmen kentliler tarafından 2 yıldır kullanılamıyor.

Kalenin çevresine şöyle bir göz gezdirdiğinizde eski çatlak yapıların içlerinde çalışan bakır ustalarının yanında şehre yeni inşa edilen tamamen kimliksiz, yeni dev konutlar ve tepeleri işgal etmiş gecekondu tipi yapılaşmanın birbirinden kopuk ve kaotik şekilde bir arada bulunmaya çalıştığını görüyoruz.

Yine üst ölçekten bakıldığında ana ulaşım arterleri görevi üstlenen birtakım bulvarlar olmakla beraber bu bulvarlar yayalara yönelik değil daha çok arabalara yönelik çalıştığı için kent içinde yaya olarak bu yollarda dolaşmanın niteliğinin yüksek olmadığını söylemek mümkün. Belediye tarafından aldığımız bilgiye göre bu bulvarlar akarsuların kapatılması yoluyla oluşturulmuş ve bazılarının tekrardan açılarak akarsuların tekrardan kente kazandırılması planlanmakta.

Yazları oldukça sıcak günler geçiren ve güneşin yoğun etkisine maruz kalmasına rağmen şehirde yeşil alanların yoğunluğu oldukça yetersiz. Bu yeşil alanların dağılımındaki kopukluk şehrin planlamadan yoksun olduğu konusunda fikir veriyor.

Onikişubat ilçesinde bulunan, kent sakinlerinin yoğun olarak kullandığı EXPO alanının kentte en çok ihtiyaç duyulan rekreasyon ihtiyacını karşılayan en büyük alan olmasına karşın konumu sebebiyle birtakım sorunlara sahip olduğunu söylemek gerekiyor. EXPO alanının şehrin merkezine yaklaşık 19 kilometre uzakta olması ve alana doğrudan bir toplu ulaşımın bulunmaması kentin yalnızca belirli bir kısmının bu rekreasyon alanını kullanabildiğini gösteriyor. Hemen bitişiğinde geniş bir su havzası bulunmasına rağmen bu su havzasıyla bir ilişki kurmaksızın devasa bir yapay lagün içeriyor olması EXPO alanının sürdürülebilirliği konusunda soru işaretleri uyandırıyor.

Dulkadiroğlu ilçesine baktığımızda ilçenin düzensiz yapılaşma, yeni inşaatlar ve sanayi bölgelerinin arasında boğulduğunu söylemek mümkün. İlçede bulunan en büyük yeşil alanın mezarlık olması ilçede çok ciddi bir rekreasyon açığı olduğunu açık şekilde gösteriyor.

Kısaca özetlemek gerekirse:

Kahramanmaraş’ın genelinde kentsel odak noktalarının yoksunluğu, konut yerleşimlerinin düzensizliği, yeşil hatlar ve rekreasyon bölgelerinin eksikliği Kahramanmaraş’ı hem içindeki sakinleri hem de çevre illerdeki sakinler için tercih edilebilir ve kaliteli şekilde yaşanılabilir bir şehir olmaktan uzaklaştırıyor, bununla beraber şehrin nüfusunun artmasını ve ekonomik olarak büyümesini de engelliyor.

Mezarlık alanının hemen yanında bulunan zeytinlik alanı ile bu alanın bitişiğindeki düzensiz yapılaşmanın altında “Germanicia” adındaki bir roma şehrinin kalıntılarının bulunması, devasa denebilecek bir kent alanı için önemli bir sorun ve potansiyel ortaya çıkarmış.

Bu antik kentin arkeolojik kazıların ardından tamamen ortaya çıkarılması, kent için turistik niteliği çok yüksek yeni bir odak noktası oluşturacağından Kahramanmaraş’ı yeniden kalkındırma konusunda pozitif bir etkiye sahip olacaktır. Fakat bu kazıların yapılabilmesi için yerinden edilmesi gereken insanların kentte kendilerine nasıl yer bulacakları ve yerlerinden nasıl edilecekleri ise ciddi bir kentsel sorun yaratmakta.

Peki bu kentle ilgili neler yapılabilir? Hemen birkaçına değinmek istiyorum.

Kentin Tedavisi

Kentte bulunan üniversiteler kenti öğrenci açısından beslerken bu öğrencilerin ve kentin geri kalan sakinlerinin içinde gezecekleri, oturacakları, zaman geçirecekleri yeni ve düzgünce tasarlanmış kent odakları ve bulvarlara ihtiyaç olduğu bir gerçek. Bu açıdan kentin yeni yapılacak yerlerinde (veya dönüştürülecek hâlihazırdaki yerlerde) Ankara’daki Atatürk Bulvarı gibi nitelikli bulvarlar, Tunalı, Bahçelievler, Ayrancı gibi hem konut hem rekreasyon niteliği yüksek odak noktalarının tasarlanması ve inşa edilmesinin kente oldukça pozitif etkisi olacaktır. Bu yeni alanların özellikle Dulkadiroğlu bölgesine yakın veya içinde yapılması bölgenin ekonomik ve demografik iyileşmesine yardımcı olacaktır.

Kentte yaşayan insanlara düzenli sağlık kontrolleri yapılması çok büyük bir öneme sahip. Bu kontroller hâlihazırda yapılıyor mu bilmiyorum fakat eğer özellikle cilt ve solunum yolu kontrolleri yapılmıyorsa bunların hemen başlaması gerekiyor. Uzun süre boyunca yoğun inşaat ve yıkım çalışmalarının yanında yaşamak insan sağlığına belki hemen kendini göstermese de oldukça olumsuz etki etmekte.

Germanicia antik kentinin üzerinde bulunan düzensiz ve niteliksiz yapılaşma etaplı şekilde ortadan kaldırılmalı. Ortaya çıkacak antik kent hem şehri turizm açısından besleyecek hem de kentin sakinleri için yeni bir kültürel odak noktası ortaya çıkaracağından bu kazı çalışmaları ve üstünde bulunan yapılaşmanın nasıl kaldırılacağı konusunda çalışmalar yapmak ve bu çalışmalara fon bulmak bu noktada çok önemli gözüküyor.

Şehrin etrafında bulunan su havzaları ve yeşil alanlarla olan ilişkisi sorgulanmalı ve bu alanları şehre kazandıracak çözümler üretilmeli. Bu açıdan altından akarsu geçen yolların bazılarının yeniden açılacak olmasının pozitif bir etkisi olabileceğini düşünmekle beraber planlama konusunda üzerinde iyi durulmadığı takdirde şehrin hazırda bulunan kaotik durumunu daha da yaşanılmaz kılabilme potansiyeli bulunduğunu belirtmek istiyorum.

Şehrin güneydoğu ve güneybatı bölgelerini kapsayan niteliksiz yapılaşma ortadan kaldırılarak orada yaşayan insanların hayat standartlarını yükseltecek yeni yerleşimler üretilmesi yine çok büyük önem arz eden konulardan biri. Refah yoksunluğunun getirdiği niteliksiz yapılaşma, burada yaşayan insanları şehrin geri kalanından kendilerini soyutlamalarına, dolayısıyla kentin içinde dramatik sınıfsal ve kimliksel farklar oluşmasına sebep olmuş. Burada yaşayan insanların en az mağdur olacağı senaryo içerisinde bu alanların yeniden nitelikli dönüşümü kentin gündeminde her daim olmalı.

Şehirde şu an yıkılmış durumda olan çok fazla tescilli kültürel mirası bulunmakta. Yıkılmamış fakat ağır hasarlı olan kültürel miraslardan başlayarak bütün tescilli yapılar yeniden kente kazandırılmalı. Mimari kimliğini yitirmiş Kahramanmaraş’ın kentsel hafızasını ve mimari kimliğini içeren bu yapıları bir araya getirecek çeşitli yeni kültür aksları oluşturularak kentin niteliği artırılmalıdır.

Deprem sonrası acil konut ihtiyacını gidermek için kente inşa edilen yapıların kente ve bölgeye dair hiçbir ilişkisi olmaması, yeni yapıların kentte çeşitli ölçülerde soylulaştırmalara sebep olacağı ve kentteki ayrışmaları derinleştireceğini gözlemlemek mümkün. İnşası başlamamış fakat yapılması planlanmış bölgelerde mimari tasarımları tekrardan gözden geçirmek ve gerekirse planları tekrardan değiştirmek kısa zamanda maliyetli ve zahmetli olsa bile kentin geleceği söz konusu olduğundan yapılması gerekenlerin başında geliyor.

Bütün bunları yaparken bölgedeki mimarları, şehir planlamacıları, mühendisleri ve vatandaşları tasarım ve uygulama süreçlerine dahil etmek çok önemli. Yerel komüniteleri güçlendirecek kararlar ve yardımlar merkezi karar alıcılar tarafından ivedilikle uygulanmalı.

Posted in

Yorum bırakın